26 Mayıs 2011 Perşembe

Yakıcı Sır- StefanZweig

Yakıcı Sır
Çocuk Bakıcısı
Prater'de İlkyaz
Yalnız İki İnsan
Masalımsı Bir Gece
Karlarda
Unutulmayacak Bir İnsan
Kadın ve Doğa
Yürüyüş
Bir Yaz Öyküsü
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu

Zweig'ı yakın zamanlarda okuduğum üç kitabıyla ayrı bir yere koydum. Bu sadelik, güçlü ifadeler, tasviri uzatmadan karakteri her olay örgüsü içinde tanıtma, kadınların-erkeklerin hislerini yalın, kimseyi temize çıkarmaya çalışmadan anlatma, ne karamsar ne iyimser; olabildiğince gerçekçilik hep birlikte başka bir yazarda rastlamadığım özellikler.

"Burada, dağ başında, konuşacak kimse olmadan tek başıma oturmak, sanırım büroda oturmaktan daha sıkıcı. Bu kadar kişi arasında tek tanıdık yok. Hiç değilse birkaç kadın olsaydı, hafiften flört ederek hafta sonumu az buçuk mutlu geçirirdim."

"İyi seçilmiş bir kravat beni hoşnut edebiliyordu. Güzel bir kitap, bir otomobil gezintisi, ya da bir kadınla geçen saatler sonsuz mutluluk getiriyordu bana. Bu yaşam tarzının en hoşuma giden yanı kusursuz bir İngiliz elbisesi gibi hiç kimsenin gözüne çarpmamasıydı. Sanırım beni hoş bir görüntü sayıyorlardı. Hoşa gidiyor ve aranıyordum. Beni tanıyanlar mutlu bir insan olduğumu söylüyorlardı."

"Akıp giden parlak sular üstünde kayıyor, hiçbir şeye tutunamıyor, kök salamıyordum. Bu soğuyuşta bir ölüşün, bir cesetleşmenin başladığını çok iyi biliyordum. Çürüyüşün kötü kokusu henüz çıkmamıştı, fakat önlenemeyecek bir uyuşma, bir katılaşma, korkunç ve bu gibi bir duygusuzluk, dış çöküşten öncenin, vücudun gerçek ölümünden önceki dakikalar başlamıştı. Kendimi ve içimdeki bu tuhaf duygu uyuşmasını o andan sonra, hastalığını ilgi ile izleyen bir hasta gibi dikkatle gözledim."

"Benden olan bir şey şimdi içlerinde yaşamaya devam ediyordu. Onlara bir şey vermiştim. Bu vermiş olmak zevki o güne değin hiç bilmediğim bir duygu ile dolduruyordu içimi."

"Daha çok sevindirmenin, birkaç gümüş para, renkli birkaç kağıt parçası ile tasaları yok etmenin, korkuları giderip neşeler uyandırmanın nasıl olabildiğini daha çok tatmak istedim. Ne diye dilenciler yoktu ortalıkta?"

"Aydınlık odadan dini bir şarkı söyleyenlerin sesi duyuluyordu. Cahnuka bayramı idi. Dostluk ve özgürlük içinde kutlanan bir bayram.  Sürülmüş ve boyunduruk altında yaşamış bir toplumun insanlarının kutladığı ve yasaların izin verdiği çok az mutlu günlerden biriydi. Fakat içerden duyulan şarkılarda hüzün ve özlem vardı."

"Almanya'da kaçlılılar ortaya çıkmıştı. Bu adamlar zevk ve hayranlık dolu, yaptıklarından mest olmuş, çılgınlıkla kudurmuş, binlerce Yahudi'ye zulüm çektirmiş, işkence yapmış, onları katletmişti. Dedelerinin kalıtı inançlarını da kaba kuvvet kullanarak ellerinden almak istiyorlardı. İşte en çok korktukları bu idi."

"Bir Yahudi'nin savaşması, kendini koruması mı? Şimdi onların gözünde bu gülünç, üzerinde düşünülemeyecek bir şeydi. Kölelik dönemi yine gelmişti."

"Sanmıyorum kızın eşi olduğunu, birbirine çok aşıkmış gibiydi davranışları."

"Ben öyküdeki yaşlı adama korku ve beklenti duyguları da verirdim. Aynı zamanda huzursuz ve kararsız biridir de. Kızın peşinden her yere gider, yeter ki onu görebilsin. Fakat hiçbir zaman yanına sokulamaz, bundan çekinir. Kızın izini kaybeder. Ben, öyküde yaşlı adamı sonunda kızla ilk kez karşılaştıkları yere geri döndürürüm. Onu bir kez daha yine aynı yerde görmek ümidini taşımaktadır, rastlantıya inanmaktadır. Fakat rastlantı acımasızdır."

2 yorum:

Eleştirel Günlük dedi ki...

Kiskaniyorum valla. Ne guzel seyler okuy(abiliy)orsun...

seyyarat dedi ki...

Ay evet, çok güzeller. Böyle düşününce bile heyecanlanıyorum. Kıskanmakta haklısın sanırım. Bu arayı edebiyata doyma arası yaptım. Sonra da kapatırım burayı, asarım kilidi.