13 Temmuz 2010 Salı

Elementary Turkish

Bu seviyede ne öğretiyorlarmış diye merakla aldım kitabı. Otobüste çok eğlendim okurken. Kırk üç yıl önce yazılmış olmasını göz önünde bulundurmaya çalışsam da çok keyifliydi bence. İki yıl boyunca Türkçe dersi almış insanları biliyorum onlar ancak bu cümleleri kuruyorlar. Bu seviyeye zor geliniyor sanırım.

Gelmek çok kolay Coming (to come) (is) exteremely easy.
Bilmek güç. Comprehension (knowing, to know) (is) difficult.

Fahrünnisa gitti.


Onu kim anladı? Onu ben anladım.

Geç geldiniz, Ahmet! -Evet, çok geç geldim.

Hoş geldiniz Ahmet!  -Hoş bulduk Mehmet!

Gelsin! Bunu alsin!  -Let him (her,it) come here! Let him (her, it) take this! (If only he would... I wish that he would... It would be a good thing if he would... etc)




Gitmeli degil miydik? Gitmek mecburiyetindeydim.

6 Temmuz 2010 Salı

Reading the Torah Out Loud

"I am reading the Bible, page by page." Dietrich Bonhoeffer

Bulduğuma pek sevindiğim kitaplardan. Söylediklerini de sevdim söyleyişini de.

"Recently, Norman Finkelstein, a professor of political science and a Jewish critic of Israeli policies toward Palestinians, referred to reflection on the Holocaust as an industry. In this industry, certain assumptions about Jewish suffering are codified and promulgated as an ideological and political package. Jews are seen as perpetuallyinnocent and suffering, evenas the Holocaust industry itself belies incredible power. It also seeks to hide the culpability of Jews in present time. In Finkelstein's view, the presentation of the Holocaust to Jews and the world is not about the Holocaust at all.Rather, it is about the projection and protection of Jewish and Israeli power beyond the norms of accountability, criticism, and sanction."

"For most of today's Jews, and also for many non-Jews, to name Auschwitz is to name Israel as well. The connection between the two -Auschwitz leading to Israel, and Israel justified by Auschwitz- is assumed, a recognition that needs no explanation."

"We learned that our Jewishness was precious, that we had the history that predated America, that we were special and different from others."

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Sex and the City Uncovered: Exposing the Emptiness and Healing the Hurt

Yazarımız sarışın hoş bir kadın. Ben bile böyle güzelim buna rağmen bu saçmalıklara kanmıyorum, diyor. Kitap boyunca büyük puntolarla, kenarda özet geçerek anlattıktan sonra soru soruyor. Kitabı okudunuz madem, bu yaşantının ne kadar boş olduğunu anlamışsınızdır herhalde, diyor. Tek doğru yolun Tanrı'ya giden yol olduğunu, gerçek sevginin de ona duyulan olduğunu anladıysanız mezhebimiz tüm kiliseleri ile hizmetinizde.

Amerikalı gençlerin çok sevdiği "Okuduğumuzu Anlayalım" kısmı da var hem arkada. Pek güzel Amerikalı kitabı olmuş. Bomboş. Okumak da zaten yarım saatimi aldı.

"Was I looking for Mr. Right or Mr. Right Now?"

"Did Eve think that fig leave made her look fat?"

Bunlara çok güldüm.

4 Temmuz 2010 Pazar

Dünyanın İlk Günü-Beyazıt Akman

Böyle bir kitabı nasıl okuduğumu merak edebilirsiniz. Ben de bilmiyorum. Arkadaşım "Bak bunu okuyorum." diye gülerek gösterdikten birkaç saat sonra "Amaaan okuyamıyorum bunu." diye fırlattı kitabı. Merak ettim.

Kapağa Chicago manzaralı fotoğrafını koyan yazara baktım önce. Neler yapmış diye baktım. Sonra çevirip kapaktaki iddiaya baktım tekrar: Osmanoğulları'nın öyküsü hiç böyle anlatılmadı.

Kitap beni çok eğlendirdi. Öncelikle hakkını teslim edip onu söyleyeyim. Hadi yüksek perdeden milliyetçiliğini vs bir yana bırakayım da İkinci Mehmet'in Molla Gürani ile olan diyalogları Amerikalı öğrenciler ile hocaları gibiydi. "Hocam bundan dolayı böyle di miii?" gibi bir soruya verilen "Aferin sana Mehmet. Beş verdim." kıvamında cevaplarla doluydu kitaptaki birçok bölüm. Arada şimdiki zamana (yazım aşamasına) dönüp Beyazıt ne kadar bilgili bir insanmış onu görüyoruz. Kendini alttan alttan pazarlamasına göz yumuyoruz. Çünkü kitap çok eğlenceli. Sinir bozucu derecede. Yeniçeriler süper kahramanlar hem. Sırf bunun için bile okunur kitap. Cüneyt Arkın filmi tadında sahneler. Biraz Batı etkisi olduğu için bazıları Malkoçoğlu mu Spiderman mi karıştırabilirsiniz.

Fiziksel özellikleri dışında da süper olma sebepleri var tabii. Adaletsizlik, haksızlık, rüşvet yok. Çok acayip bir yer. En sevdiğim yerlerden birini anlatayım size: Padişah Mehmet, sarayda bir grupla toplanıp çalışıyor. Kitaplar yazılıyor vs. Bu grupta bir kız İtalyan bir adama İtalyan kadınların nasıl olduklarını soruyor. Adam, güzeller ama Türk kızları kadar değil diyor. Kız daha sonra nasıl giyindiklerini soruyor. Adam da daha dar ve açık giyindiklerini söylüyor. Kız da "Aaa dar ve açık kıyafetler bizimkilerden daha mı güzel ki? Siz de kendinize bizim kaftanlarımızdan alsanız ya." diyor. Adam ise dar pantolununa ve fırfırlı gömleğine bakıp utanıyor. Bir daha asla o kızın karşısına öyle çıkmamaya karar veriyor.

Türkiye'ye dönüyorum. Etrafımda bu kitaplardan okuyan bir sürü insan olacak. Merak edip okudukça size bu eğlenceli kitapları aktarmaya devam edeceğim.