Nihal Yalaza Taluy çeviri konusunda çok iyi bir iş çıkarmamış. Rus isimlerinin garip ve kalabalık oluşu bu durumu biraz hafifletiyor.
Kitap güzel. Yalnız, kadının zengin olmakla ya da ünvan sahibi olmakla bile içine düştüğü yerden çıkamaması çok can sıkıcı. Ayrıca, aşk öyküsü anlatan her kitapta garip bir hastalık hali ile karşılaşmak üzücü.
Baba-çocuk ilişkisinin başka bir yanına da değinilmiş kitapta, merak ederseniz.
"Damarlarımda kan kıpır kıpır, yüreğimde hiç, neden yokken tuhaf, tatlı bir sızı vardı... İçimde ürkek bir bekleyişle, hep aynı düşler peşindeydim. Bu duyguların verdiği hüznün etkisiyle bazen gözlerimin yaşardığını saklamayacağım."
"Akşamları tüfeğimi sırtlayıp bahçede kargaları kovalamak en sevdiğim eğlenceydi. Bu kurnaz, faka basmaz yırtıcı kuşlardan öteden beri haz etmezdim."
"Babamın üzerimde garip bir etkisi vardı. İlişkilerimiz de öyle; her baba oğulunkine benzemedi. Eğitimimle hemen hemen hiç ilgilenmezdi, hırpalamazdı da. Hatta diyebilirim ki çok nazik davranırdı bana karşı. Yalnız... Aramızda yakınlığa da fırsat bırakmazdı. Babamı hem sever, hem hayranlık duyardım, gözümde örnek bir erkekti o! Aramızda mesafe bırakan gizli bir elin varlığını hissetmesem ne kadar bağlanacaktım ona! İstediği anda bir sözcük, tek bir hareketle içimde sonsuz güven uyandırırdı. Ona yüreğimi açar; akıllı, deneyimli bir arkadaşla, hoşgörülü bir eğitimciyle konuşur gibi aklıma geleni söylerdim. Bir an sonra o el tatlılıkla, yumuşaklıkla beni yine kendinden uzaklaştırırdı."
"Benim gibi ötekiler de Zinaida'nın bütün kaprislerine seve seve boyun eğiyordu. Yaşam fışkıran, güzellik dolu bu varlığın bambaşka, hoş, sevimli bir kurnazlığı, adamsendeciliği, hoppalık ve sadeliği, usluluk ve haşarılığı vardı. Ne yapsa, ne söylese, kendine özgü ince bir çekicilik, içten taşan bir güç seziliyordu. Görünüşü de öyleydi: Durmadan değişen yüzü, içindeki coşkunluğu yansıtıyordu. Bakışları bir anda hem alaycı, hem düşünceli, hem ateşli olabiliyordu. Ona gönül kaptıranlardan hiçbirini ihmal etmiyor, hepsini idare ediyordu, her birine gereksinimi vardı."
"Kontun yüzü hafifçe çarpıldı. O haliyle tıpkı bir Yahudi'ye benzedi."
"Aklıma saplanmış tek bir şey vardı: Genç bir kız, ne de olsa bir prenses, babamın serbest bir erkek olmadığını bilerek; önünde hiç değilse şu subay Belovzorov'la evlenme imkanı varken , nasıl böyle bir maceraya atılabilirdi? Geleceğini ayak altına almaktan hiç mi korkmamıştı?"
"Dayak yemek, sevdiği elden olsa bile... Buna isyansız katlanmak onursuzluk değil mi diye düşündüm. Değilmiş."
"Kadın aşkından koru kendini oğlum. Bize mutlulukla birlikte zehir sunan bu duygudan kork."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder