4 Mayıs 2011 Çarşamba

Diri Gömülen- Sadık Hidayet

Sadık Hidayet'i önce Aylak Köpek ile ardından da Vejetaryenliğin Yararları ile tanımam çok iyi olmadı. Kör Baykuş'u okurken ise yazara mı çevirmene mi hayran olmalıyım bilemedim. Sadık Hidayet'in şöhretini korumak isteyen bir hayranı aracılığı ile bunun yanı sıra Üç Damla Kan ve Hacı Ağa'yı okudum.
Evet, artık rahatlıkla söyleyebilirim: Sadık Hidayet'i seviyorum.

Adından da anlaşılacağı ve Sadık Hidayet'ten bekleneceği üzere kasvetli bir kitap. Ama bu kasveti sevmemek mümkün değil. Tekrar okunacak kitaplar arasında yerini alıyor. Buna rağmen Mehmet Kanar'ın kötü bir çevirmen olduğu konusunda fikrim değişmiş değil.

Kitaptaki Hikâyeler:
Diri Gömülen
Hacı Murad
Fransız Esir
Kambur Davud
Madeleine
Ateşperest
Abacı Hanım
Ölü Yiyenler
Hayat Suyu


"Bu düşünceler, bu duygular yaşamımın bir döneminin sonucu, görüp duyduğum, okuduğum, hissettiğim ya da zihnimde tarttığım fikirlerle dolu hayat tarzının bir neticesidir. Tüm bunlar benim vehimli ve anlamsız varlığımı oluşturmuş."


"Hiç kimse anlayamaz. Hiç kimse anlamayacak. Her taraftan çıkmaza düşen kimseye "Al başını git ve geber" derler. Ancak, ölüm insanı istemediği zaman, ölüm de insana sırt çevirdiği zaman, gelmeyen ve gelmek istemeyen ölüm." 


"Hayır, hiç kimse intihar kararına varmaz. İntihar bazılarında birlikte bulunur. Onların yaradılışında mevcuttur ve onun elinden kaçamazlar. İşte bu alın yazısının hakimiyet gücü vardır. İnsana hükmeder. Fakat aynı zamanda bu, benim. Kendi kaderimi kendim yarattım. Şimdi artık elinden kaçamam, kendimden kaçamam."


"Niçin sigara içiyorum? Arasında sigara olan sol elimin iki parmağını dudağıma götürüyorum. Dumanını havaya üflüyorum. Bu da bir hastalık işte."


"Yolda esnafın çoğu ona hürmetle selam veriyorlar ve "Hacı, selam. Hacı nasılsın? Hacı görüşemiyoruz?" diyorlardı. Hacı'nın kulağı bu laflara doymuştu. Hacı kelimesine özel bir değer veriyordu. "


"Karısını dövüyordu ve karısı da inadına aksilik ediyordu."


"Bir defasında onu marangoz çırağı Köpek Hüseyin'e vermek istedilerse de Köpek Hüseyin onu istemedi. Fakat Abacı Hanım her oturduğu yerde "Bana koca çıktı ama ben istemedim. Pöh, bugünün kocalarının hepsi ayyaş ve kötü. Bir baltaya sap olamazlar. Ben hiçbir zaman kocaya varamayacağım." derdi. 
Görünüşte bu sözlerden dem vuruyordu, ancak içinden Köpek Hüseyin'i sevdiği ve onunla evlenmeyi arzuladığı aşikârdı. Ama beş yaşından beri çirkin olduğunu ve kimsenin onu almayacağını işittiği için ve bu dünyanın nimetlerinden nasipsiz kalacağını bildiğinden, namaz niyaz yoluyla öteki dünyanın malına kavuşmak istiyordu. "


"Çünkü elimde değildi. Hiçbir şeye inancı olmayan ben, elimde olmadan, mavi dumanı yükselen bu külün önünde diz çökerek ona taptım. Ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Ama mırıldanıp dua okumaya da ihtiyacım yoktu. Belki bir dakika geçti geçmedi kendime geldim. Ama Ahuramazda'nın mazharına, eski İran padişahlarının ateşe taptıkları gibi taptım. O dakikada ben ateşperesttim."





Hiç yorum yok: