17 Aralık 2010 Cuma

Kiyoto-İzu Dansözü-Yasunari Kawabata

Haruki Murakami'nin kitabının ardından bunu okudum. İzu Dansözü 1926'da, Kiyoto ise 1962'de yazılmış. Kitaptaki sıralamaları bunun tersi. Ben çevirisinden okuduğum için, geçen yılların yazarın üslubunda yaptığı değişiklik konusunda bir şey diyemiyorum. İkisindeki benzerliklerden bahsedebilirim. İki hikayenin de sonunda herhangi bir şey olmuyor. Bu, Murakami'nin kitabında da var. Biterken bir beklenti içinde oluyorsunuz. Bir sonuç, bir açıklama, herhangi bir şey. Ama böyle ortada kalmasın istiyorsunuz. Böyle deyince sevmediğim düşünülmesin. Kitap o kadar huzurlu ki sevmemek mümkün değil.

Kitap boyunca, ağaçlar ve çiçekler seyrediliyor. Seyredilmekle de kalınmıyor, üzerine düşünülüyor. Saygılı kızlar, sessiz anneler, otoriter ve durduk yere bağıran, tokat atan babalar, birden geri dönülen sessizlik. Bunlar bile o huzuru bozmuyor. Müthiş bir dinginlik var. Her şey size kitabı bir Japon'un yazdığını gösteriyor. Mesela, eşlerin birbirlerinden "anne-baba" diye bahsetmeleri ve birbirlerine böyle hitap etmeleri kadınların durumu. 

Kitapla ilgili güzel bir şey de bizim "bu ne ola ki" diyebileceğimiz şeyleri dipnotları ile açıklaması.

"Karanlık, daracık kutunun içinde doğuyorlar, şarkılarını söylüyorlar, yumurtluyorlar ve ölüyorlardı. Böylece soylarını sürdürüyorlardı. Bir neslin bile açık kafeste kısa ömürlü de olsa yaşaması ne kadar iyi olacaktı. Ama bütün bir hayatı kutu içinde geçirmek! Bütün evrenlerinin bir kutu oluşu!
Çieko, "kutu içinde evren"in çok eski Çin'in dağ keşişlerine ait efsane olduğunu biliyordu. Bu kutunun içinde, tadları eşsiz şaraplar ve nefis yemeklerle dolu saraylar varmış, bu dünyanın ötesinde sihirli bir ülkeymiş orası.
Cırcır böcekleri kutunun içinde besbelli sıkılmıyorlar, her canlı gibi ölümlü dünyadan korkuyorlardı; belki de bir kutunun içine kapatılmış olduklarından hiç haberleri yoktu. Ama yaşıyorlar ve yaşamlarını sürdürüyorlardı.
Çieko'yu en çok şaşırtan şey, bir seferinde yeni erkek böcek koymadığı kutuda yumurtadan çıkan yavruların minik ve güçsüz kalmaları oldu. Suç kardeş hayvanların çiftleşmesindendi. Bunu önlemek için cırcır böceği besleyenler aralarında erkek hayvancıklar değiş tokuş ederler."

"Delikanlı, "Onlarda kadınımsı bir şeyler var" dedi, "ilk bakışta görülüyor. Aşağı sarkan narin dallar, yumuşak çiçekler, içleri dolu şeyler."

"Yine de Tanrı'nın sevgili çocuğu denir insanlara. Tanrı, kurtarmak için insanı ortaya bırakmıştır."

"Yüreği derinden sarsan bir şeyi, gerçekten kötü bir şeyi insan hayatında bir ya da iki defa yapabilir."

"Avrupa desenlerinin hepsinden nefret ediyorum. Biz Japonlar en eski saray çağından beri anlatılmaz güzellikte şahane renkleri görmüş bir milletiz."

"Takiçiro yerinden doğrularak Hideo'ya bir tokat yapıştırdı. Korunmak için Hideo hiçbir harekette bulunmadı."

"Birisine vurmayalı çok uzun zaman oldu."

"-Bay Otomo, sizin sevgili kafur ağaçlı yolunuzdan geri dönelim mi?
-Oh, çok teşekkürler. Oradan bir defa olsun geçebildiğim için öylesine sevinçliyim ki..."

"-Masako, birini buldun mu yoksa?
-Buldum, hem de az bir zaman önce. Onunla Kamao ırmağı kıyısındaki çayırlıkta oturduk bile."

"Rüyada böyle şeyler çok olur. İnsan hep dipsiz yerlere düşer."

"Şimdi yapılacak en doğru iş bir kaplumbağa yemektir."

"Pırıl pırıl parlayan, büyük ve harikulade güzel gözleri onun en sevimli yeriydi ve gülüşü çiçeklerin açması gibiydi."

"Önce siz için. Biz ellerimizi soktuk mu su kirlenmiş olur. Biz kadınlardan sonra suyu temiz saymazsınız herhalde."

"Bizimle biraz bir şey yemez misiniz? Pek temiz sayılmaz belki artık, çünkü biz kadınlar da daldırdık çubuklarımızı içine, ama üstünde durmaz boş verirseniz, pekala olur."






Hiç yorum yok: