1981 yılında yazılan bu kitabı elime alırken umduğum, köyden şehre göç meselesine içten bir bakışı görmekti. Aslında yazar, köyden şehre geçişini eğitim yolu ile gerçekleştirenlerden. Biraz da bu yüzden daha başarılı bir kitapla karşılaşmayı bekledim.
Kitapta Yozgat'tan Ankara'ya göçen bir aile anlatılıyor. Kendi köylerinden daha önce bu göçü gerçekleştirmiş olanlardan birinin maddi olanaklarına bakıp bu kararı alıyorlar. Önceden gelen kişi seyyar satıcılık yapıyor, bir gecekonduda yaşıyor. İdris de buna özenip geliyor ve bir fabrikada işçiliğe başlıyor. İşin bu kısmında yazar, sendika meselesine ve sağ-sol kavgalarına değinmek istemiş. Yalnız çok yüzeysel olsaymış, öyle bıraksaymış bile daha iyi iş çıkarırmış.
Kitabın en kötü yanı ise beceriksiz ağızlar. Cümle İç Anadolu ağzı ile başlayıp birden İstanbul Türkçesi ile devam ediyor. Bu olmasa bile iğreti duruyor, rahatsız ediyor. Bir de kitap boyunca bitmeyen köylüye-özenen-şehirliyi-anlamayan-köylü diyalogları var.
"Yoo şehir kızları bu yaşta evlenmezler. Okullarını bitirecekler, ondan sonra. Şimdi koca mı beğenir bu, tövbe de."
"-Ne vuruyon yavu? Vışş...Acıttın.
-Acıtırım ya! Bacına da vuracam böyle. Kızdım mı vururum, hiç dinlemem."
"-He iyi anladın ağa, brova!"
"-Hoop, dağılın bakalım işinize! Gene meclisi kurdunuz. Siyaset yapmak yasak. Siyaset yapacaksanız işçiliği bırakın, partiye gidin. Adaylığınızı koyun.
-Bize siyaset yasak. Siyaset parası olanların işi."
"-Peki boba.
-Boba deme Osman, baba de, şehirlilere benzet dilini.
-Peki emmi.
-Emmi değil amca. Şehirliler amca der."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder