Bir sınıf arkadaşım İncil'i okumaktan hoşlanmadığını, zaten onun için çok şey ifade etmediğini, Saint Augustine okumayı tercih ettiğini ve zaten Augustine'in İncil yazarlarından da daha iyi olduğunu düşündüğünü söylemişti.
Ben ise hiçbir zaman sevemedim onu. İtiraflarını okuduktan sonra ise olumsuz duygularım arttı. Artmasının bir sebebi de belki cümlelerden sonra sıkça paratezlerde Eski Ahit ve Yeni Ahit'ten parçaları isimleri olması idi. "Tanrı'nın sözleri ile konuşan Augustine" biraz abartmıştı. Özgür irade konusunda kendisiyle çelişmesi de tuz biber ekiyordu. Bir şans daha vereyim dedim ama yine içimi daralttı.
Kitabı kısaca özetlemek çok kolay aslında. Augustine diyor ki: Allah benim belamı versin, her haltı yedim. Ben iyiydim de çevrem kötüydü Tanrım. Sonra saçma sapan şeylere inandım Tanrım. Bunlar beni sana getiren yollardı tabii. Valla. İyi arkadaşlar edindim. Çok yardım ettiler sağolsunlar. Böyle böyle inandım.
Bunları Augustine on üç bölümde anlatıyor. 13, dikkatinizi çekerim. Sekizinci bölümde "Birthpangs of Conversion" başlığı ile nasıl hidayete erdiğini anlatıyor.
"My desire was not to be certain of you, but to be more stable in you. But in my temporal life everything was in a state of uncertainty."
"You never go away from us, yet we have difficulty in returning to you."
"The strength of commands lies in the strength of will, and the degree to which the command is not performed lies in the degree to which the will is not engaged."
Bu kısmi otobiyografide belki en dikkat çekecek husus, Auguistine'in ilk günah etkisiyle cinsel ahlak konusunda hem kendi yaptıklarını çok sert bir dille eleştirerek anlatması hem de başkalarına hayli gözdağı vermesi. Her ne kadar yanlış anlaşıldı, o öyle demiyor, sadece şehveti eleştiriyor deseler de ben pek emin değilim.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder