Sultan Murat, Mırzagül'ü seviyor. Bir de savaşa giden babasını, hasta annesini, kardeşlerini, babasının atı Çabdar'ı.
"O günlerde içinde bulunduğu bu duruma ne ad vereceğini henüz pek bilemiyordu. Bu, olsa olsa, başkalarından duyduğu ve kitaplardan okuduğu "aşk" denen şeydi. Bunu seziyordu. Askere giden yiğitler kaç defa ona bir mektup vermiş, bunu bir kıza ya da genç bir kadına vermesini rica etmişlerdi ondan. O da bu gizli görevi gururla yerine getirmişti. Kimseye de tek kelime çıtlatmış değildi. Boşboğazlık yakışır mıydı erkek olana! Hatta bir keresinde uzak akrabalarından biri olan Camankur için aşk mektubu bile yazmıştı. Camankur gençti ama okuma yazması yoktu. Koyunların peşinden ayrılamadığı, dağdan dağa göçüp durduğu için okula gidecek zamanı olmamıştı. Askere giderken o da yavuklusuna bir mektupla sevgisini dile getirmek, "Sağlıkla kal." demek istemişti. Çünkü geleneklere göre, bir delikanlı genç bir kızla evleninceye kadar konuşmazdı."
"En sonunda kararını verdi. Mektubuna Aşıktık Kat (Aşk mektubu) başlığını yazdı. Kime yazıldığını da "Bu avılda yaşayan ve güzelliğinin nuruyla evini aydınlatan M.'ye" hitabı ile belirtti. Yazmaya devam ederek pazarda binlerce insanın karşılaştığını ama ancak birbirlerine el uzatanların el sıkışıp selamlaştıklarını söyledi. Camankur için yazdığı mektuptan hatırladığı bir cümleydi bu. Sonra, bütün hayatını son nefesine kadar ona adayacağını ve daha birçok şeyler söyledi. Mektubunu yine Camankur'un dizeleri ile bitirdi:
Aksay, Göksay, Sarısay... Dolaştım bunca diyar,
Bulamadım, bulamadım oy! Senin gibi yar..."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder