22 Ekim 2010 Cuma

Çavdar Tarlasında Çocuklar-J.D. Salinger

Daha önce şunu okumuştum. O nasıl berbat bir çeviri idi. Bunu da beğendiğimi söyleyemiyorum; ama diğerinden daha iyi kesinlikle. Coşkun Yerli çevirmiş.

O kadar övdüler, o kadar övdüler ki bu kitabı amaaan diyesim geliyor. Yine de Holden tam bir ergen olduğu için ergen yanım kitabı beğenmek istiyor.

"Benimle Jitterbug yapmaya başladı; ama güzel güzel, sakin sakin, ölü gibi değil. Gerçekten de iyi dans ediyordu. Tek yapacağınız ona dokunmaktı. Her dönüşünde o küçük, güzel poposu öyle titreşiyordu ki. Beni mahvetti. Gerçekten. Yerimize oturduğumuzda ona yarı yarıya aşıktım artık."

"Sonra gitti. Denizci herifle ben birbirimize, tanıştığımıza  olduğumuzu söyledik, ki böyle, tanıştığıma hiç memnun olmadığım kimselere, durmadan, "Tanıştığımıza memnun oldum." demek beni öldürüyor. Ama, hayatta kalmak istiyorsanız, ille de bu zırvalıkları söylemek zorundasınız."

"Neyse, temiz bir gömlek çıkarıp onu giyerken düşündüm de, bu benim için büyük bir fırsattı, bir bakıma. Fahişe olduğuna göre, onunla deneyim sahibi olurum diye düşündüm, evlendiğimde falan yararı olurdu."

"Onun için pek deli divane olduğum falan yoktu, ama yıllardır tanıyorduk birbirimizi. Eskiden onu pek akıllı sanırdım, o aptallığımla tabii. Öyle sanmamın nedeni; tiyatro, edebiyat ve bütün bu zırvalıklar üzerine çok şey bilmesiydi. Birisi bu konularda pek çok şey biliyorsa, onun aptal olup olmadığını anlayabilmeniz epey zaman alıyor."

"Önemli bir şey değil, ama birinin elinden ucuz cinsten bir bavul gördüm mü, tepem atıyor. Bunu böyle söylemek felaket ayıp bir şey, ama elinde ucuz çantayla dolaşanlardan bile nefret ediyorum."

"Bana ait her şey felaket burjuva idi."

"O rahibeleri bu yüzden sevmiştim. Anlıyordunuz, her şeyden önce, öyle hiçbir zaman öyle şatafatlı yerlerde yemek yemezlerdi. Onların hiçbir zaman şatafatlı bir yerde yemeğe gitmediklerini düşününce felaket üzüldüm."

"Bir sürü okul çoktan tatile girmiş, millet evine gelmişti, yaklaşık bir milyon tane kız oturarak veya ayakta, buluşacakları oğlanların gelmesini bekliyordu. Bacak bacak üstüne atmış kızlar, bacak bacak üstüne atmamış kızlar, felaket bacaklı kızlar, rezalet bacaklı kızlar, harika görünen kızlar, bir tanısanız ne orospu olduğunu bileceğiniz kızlar. Gerçekten güzel bir manzaraydı beni anlıyorsanız eğer."

"Bir kız sizinle buluşmaya geldiğinde felaket güzelse, kimin umurunda; ha geç gelmiş, ha erken gelmiş, yani?"

"Film sahtekarlaştıkça o daha da fazla ağladı. Kadının felaket iyi kalpli biri olduğu için böyle ağladığını filan düşünebilirsiniz, ama ben onun yanında oturuyordum, değildi. Yanında küçük bir çocuk vardı ve felaket sıkılmıştı. Çocuk helaya gitmek istiyordu, ama o götürmedi çocuğu. Ona, ses çıkarmamasını, uslu durmasını söyledi durdu. O kadın ancak lanet bir kurt kadar iyi kalpli olabilirdi. Sinemalarda böyle sahtekarca zımbırtılara deli gibi gözyaşı dökenlerin yüzde doksanı aslında kötü kalpli, aşağılık insanlar. Şaka demiyorum."

"Bak ne diyor: Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir."

Hiç yorum yok: