Kitabın sahibi, kitabı bana verirken çok sevdiğini söylemişti. Ve eklemişti:
-Belki sen anlamazsın.
Kitap, "erkek gözünden" anlattığı için yaşananları, kitabı anlamayacağımı/sevmeyeceğimi düşünmüştü sanırım. Kitabı sevdim. Juan Pablo Castel'i sevmedim, anlamadım. Bununla birlikte üzüldüm, korktum okudukça.
Pablo, kitaba bunu söyleyerek başladığı için ben de söyleyebilirim: Maria İribarne'yi neden öldürdüğünü anlatıyor. Kitabın ilk sayfalarında buna gerçekten şaşırıyorsunuz. Sonra o malum ve meşum sona doğru adım adım ilerliyorsunuz. Anlatılanların gerçekliği konusunda ise sürekli farklı düşüncelere kapılıyorsunuz.
"Dünyanın korkunç bir yer olduğunu göstermek için fazla kanıta gerek yok, yalnızca şunu dinleyin yeter: Bir toplama kampında açlıktan yakınan eski bir piyanisti fare yemeğe zorlamışlar, hem de canlı canlı."
"Karşımızda kötücül bir insan mı var? Yok edelim onu, yalnızca buna iyi bir iş derim ben. Bir insanın zehrini kötülük imbiğinden geçirerek akıta akıta dolaşmasının toplum için ne denli zararlı olduğunu bir düşünün."
"Bazı insanlar dar görüşlü, kirli ve ikiyüzlü olduklarının ayırdına varana dek kendilerini özel sanabilirler."
"Çok şık bir bayan bir yandan bana sandviç ikram ederken diğer yandan çok şık bir beyle anal mazoşizm hakkında sohbet ediyordu. Sanırım bu kadar modern, tertemiz ve işlevsel eşyalar arasında, bu kadar şık bir bay ve bayanın cinsellik ve sidikle ilgili sözcükler kullanarak konuşmalarıydı gülünç bulduğum."
"Beni anlama olasılığı bulunan tek bir kişi vardı aslında. Ne yazık ki onu öldürdüm."
29 Ocak 2011 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder