Anadolu'ya yabancı olup da Anadolu hikayeleri yazan Reşat Nuri Güntekin'den bir kitap daha. Yine İstanbul'dan kaçış, yine bir öğretmen var. Dahası yine günlük okunarak her şey açığa çıkıyor. Hiçbir eksiği yok.
"Küçükken çok dindar bir çocuktum. İstanbul'un büyük camilerine gider, muhteşem mihraplar karşısında gönlüm huşu çırpıntıları, gözlerim vecit yaşlarıyle dolu dua ederdim.
Şimdi, önümdeki bu küçük memuriyet masası beni aynı vecit ve huşu ile sarsıyor, gözlerimi yaşla dolduruyor. Camide kendimi Allah'ın muhteşem gözü karşısında hissederdim. Burada büyük millet asil ve mağdur çehresiyle bakıyor, ıslak gözleriyle yardım istiyor zannediyorum ve bu beni evvelkinden derin ürpermelerle sarsıyor, sarsıyor."
"Mey neş'eye de hüzne de mahsus değil ama;
Erbab-ı gamı belki tez öldürmek içindir."
"Uğranılan haksızlıklar ve hakaretlere koyun gibi tahammül etmek insanlığın başlangıcıdır evlat. Daima söylerim ya... Toysun. Bu hayatta nezaket sökmez. Çaresiz alışacaksın."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder