Bir duygu seli, bir emoluk. Ben bu kitabın verdiği yoğun emoluğu, o güzel hüznü ergenlik dönemimin başlarında fark etmemişim. Şimdi çok daha olgun bir ergen ve emo olarak okuyunca gördüm. Adeta gözüm açıldı.
Goethe, kendi yaşadıklarını önce kitabın kahramanına yaşatmış: Ümitsiz bir aşk. Sonra kendi yapamadığını ona yaptırmış. Mektupları ve mektuplardan oluşan kitapları pek severim esasında. Bu kitaba karşı ilk okuyuşumda ne hissettim bilemiyorum. Kitabı okurken sürekli aynı şeyleri tekrarladığım için annem, merakla kitabı sordu. Anlattım. "Gidip başka kız yokmuş gibi nişanlı kıza aşık olursa öyle olur." dedi.
Ah, Werther, daraldım, bunaldım senin aşkını okurken.
Bu kitaptan sonra intihar edenlerle Murat Kekilli dinleyip intihar edenler arasındaki ilişki üzerine düşündüm.
"Lotte'nin portresine üç kez başladım ve kendime üç kez kahrettim; benzetme konusunda önce daha başarılı olduğum için bu beni kahrediyor. Bunun üzerine Lotte'nin siluetini çizdim ve şimdilik bu benim için yeterli olmalı.
Evet, sevgili Lotte, bana verdiğiniz bütün görevleri yerine getireceğim; yeter ki bana daha çok görev verin, mümkün olduğu kadar sık. Yalnız sizden şunu rica ediyorum. Bana yazdığınız notlara mürekkebi kurutmak için kum dökmeyin. Bugün kağıdı aceleyle dudaklarıma götürdüm ve dişlerim gıcırdadı."
(Kitap boyunca dişlerle ilgili bir şey oluyor. Gıcırdıyor, sıkılıyor, acıyor.)
"Söylediği her söz bir hançer gibi yüreğime saplandı. Bütün bunları anlatmasa bana daha büyük bir iyilik yapmış olacağını fark etmiyordu. Üstelik ilgili bütün dedikoduları ve olup bitenlerden ne türden insanların kendilerine pay çıkarttıklarını da sözlerine ekledi. Uzun bir zamandan beri suçladıkları bir tavrımın, haddini bilmezliğimin ve başkalarını küçük görmemin cezalandırılmış olması onları nasıl da sevindirip keyiflendirmiş. Bütün bunları, Wilhelm, onun ağzından, gerçek bir paylaşma duygusunu ifade eden sesinden duymak beni yıktı ve kendime çok kızdım."
"Hayır, iyi! Her şey yolunda! Onun kocası olmak mı! Ey beni var eden Tanrım! Bana bu mutluluğu bağışlasaydın bütün hayatım bitmeyen bir dua olacaktı. Yargılamak istemiyorum, bağışla gözyaşımıi bağışla bu beyhude dileklerimi! O benim karım! Dünyanın bu en sevgili varlığını "güneşin alında" kollarıma alabilseydim. Albert onun ince beline sarılınca bütün bedenimle ürperiyorum.
Peki bunu söyleyebilir miyim? Niçin olmasın Wilhelm? Benimle, daha mutlu olurdu işte. Albert, ah, Lotte'ninki gibi bir yüreğin dileklerini yerine getirecek insan değil. Belirli bir duyarlılık eksikliği, belirli bir... buna ne ad verirsen ver, Wilhelm, kastettiğim şey, bir kitabın belli bir yerinde... ah, Lotte'nin ve benim yüreğim aynı anda çarparken ya da yüzlerce başka durumda, örneğin bir kimsenin davranışı hakkında Lotte ve ben aynı duyguları dile getirirken, Albert bütün bunları yüreğinde paylaşamıyor işte. Sevgili Wilhelm! Gerçi Albert onu bütün yüreğiyle seviyor, böyle bir sevgi neye değmez ki!"
"İçimden göğsümü parçalamak ve beynimi dağıtmak geliyor; insanların birbirleri için ne kadar az bir anlamları var. Ah!"
"Bu düş değil, sanı değil. Mezara yakın olmam beni aydınlatıyor. Görüşeceğiz! Yine görüşeceğiz! Anneni göreceğim. Onu bulup göreceğim."
"Ah, beni sevdiğini biliyordum, daha ilk kez el sıkıştığımızda, o ilk mutluluk dolu bakışlarından anlamıştım bunu."
29 Eylül 2010 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
etiketlerinize bayiliyorum. bir de acilarin sebebi kadinin werther biraderime 'biraz erkek ol' dedigi yeri.
klasik mektup-romanlardan farkli bir tavsiye: http://verbumnonfacta.blogspot.com/2009/10/alt-cizili-satrlar-hayvanat-bahcesi.html
Yorum Gönder