28 Mayıs 2010 Cuma

Nihad Sâmi Banarlı-Türkçenin Sırları

Ortaokula henüz başlamıştım ki bu kitap çıktı karşıma. O zaman bunu okurken ne düşündüğümü çok net hatırlamıyorum. Muhtemelen Oktay Sinanoğlu ile henüz tanışmadığım için ve okuduğum diğer kitaplar da çok farklı olmadığı için aşağıdaki alıntılarda görecekleriniz ve benzerlerine çok takılmadım. Şimdi tekrar okurken çok eğlendim açıkçası. Bir de bu kitabı okumak için raftan alırken şöyle bir diyalog geçti arkadaşımla aramızda:
-Bu ne?
-Türkçenin Sırları
-Türkçenin sırları mı varmış?
- (gülümsüyorum)
-Neymiş?
-(gülümseyemiyorum)

"Şu fânî dünya  saâdetleri içinde hiçbir şey, aziz Türk çocuklarına Türk dilini öğretmek kadar güzel hizmet değildir."

"Bizim tarihimizde: Bu denizler, bu ırmaklar bize yetmez! Daha deniz, daha ırmak istiyoruz! Yurdumuzu öylesine büyütelim ki gök kubbesi ona çadır, güneş de bayrak olsun! diyen Oğuz Han; yine böyle bir hitabeyle, kendisine isyan etmiş bir orduya Çaldıran gibi zafer kazandıran Yavuz Sultan Selîm ve daha nice cihangirler, bu tarihî zaferlerini, birçok da kütlelere söz söyleyişlerindeki inandırıcı lîsana borçludurlar."

"Meselâ Türk ırkı, eski Asya topraklarında bir ordu milletti. Milyonca at besleyen, at üzerinde yaşayan, at üzerinde ölen Türklerin uzun konuşmaya vakti yoktu. Yaşanılan bozkır iklîminin sertliği de buna imkân bırakmıyordu. Onun için, Türkçede Gel! Git! Var! Kır! Çık! İn! Koş! Dur! gibi, tek heceli cümleler sesleniyordu."

"Her dil imparatoluk dili olamaz. Çünkü her millet imparatorluk kuramaz. Bunun için büyük millet olmak, hatta büyük millet olarak yaratılmak lâzımdır."
"Şimdi sen, mâdemki bu tarihin çocuğusun; eski zafer ve şeref asırlarının bugünkü evlâdısın!.. Atalarının sana miras bıraktığı her güzel şeyi seveceksin!..Bu dili seveceksin!.. Hem de her hâliyle seveceksin!.. Ataların bize miras bıraktığı en güzel iki şeyden biri bugünkü Türk vatanı ise, ikincisi Türkçe'dir. Onu olur olmaz kaprislerle yıkamazsın! Seni yıkmak için önce onu yıkmanın lüzuuna inanan düşmanlarının yardımcısı olamazsın!.. Bu dili seveceksin!.. Hem de her hâliyle sevecek ve koruyacaksın!.. Türkçe nasıl sevilir?"

"Biz asla unutmamalıyız ki Türk dilinin son inkılâbı, Atatürk'in sarıldığı hamledir. Bu hamlenin de son noktası, o inkılap içinde yine Atatürk'ün yükselttiği görüştür. Bu görüş, Atatük'ün ölümüyle bıçak gibi kesilen ve terkedilen Güneş-Dil teorisiyle ifade edilmiştir. Bu teori, Türkçeyi, Türkçeleşmiş her sözü Türkçe sayan, şuurlu ve tabîî anlayışa götürmüştür. Atatürk bu anlayış içerisinde ölmüştür. Bu sebeple, aynı anlayış, bize yalnız tarihiizdeki sayısız ataların değil, son olarak Atatürk'ün de mirâsıdır. Çünkü Mustafa Kemal Paşa, çok kısa bir zamanda, çevresindeki sahtekârlardan sıyrılarak, Türkçeyi hakikî aynasında görmüştü. Türkçe budur ve bundan sonra da böyle olacaktır."

"Mesela, aslı Latince olan cultura kelimesinin Fransızcası kültür (culture) fakat İngilizcesi kalçırdır. Kalçır İngilizcedir.
Tıpkı bunun gibi, final kelimesi Fransızca, fakat aynı şekilde yazılan ve aynı manada kullanılan faynıl, İngilizcedir. Fransızcada kestiyon telaffuz edilen kelimenin, İngilizcede kuveşçın ahengine girmesi de böyledir.
Kuvesçın İngilizcedir.
Ve, İngilizcede böyle 90.000 kelime vardır."

4 yorum:

Ebru dedi ki...

İmeriniyorum sana:)
Son 1 haftadır evde tv açmıyoruz koca sıvlarına çalışıyor ida ders bende alıp kitabımı uzanıyorum ev işi filan da serdim harika geliyor.

seyyarat dedi ki...

Ebru hiç de imrenilecek bir durum yok malesef. Ben internette çok vakit geçiriyorum. Daha az internet daha çok kitap olsa imrenebilirsin. :)

Mesela önceden sıfıra yakın internet çok çok kitap idi. Ne güzeldi. Televizyondan uzak durmak da güzel ama adem yapabiliyorsunuz.

Ebru dedi ki...

Akşamları evde internet başına geçmeme kararım var zaten epeydir uyguluyorum.
Bugün işyerinde arkadaşlara bie film izliyorsun aaa bakıyorsun saat 12 olmuş ne zaman olmuş diye şaşıyorsun ama kitap okurken saate değil kalan sayfalara bakıyorsun mutluyum dedim herkes gaza geldi:)) Haldır haldır kitap taşıyorum arkadaşlara evden umarım cukka olmaz:)

seyyarat dedi ki...

Çok tehlikeli bir şey yapıyorsun Ebru. O kadar kişiye kitap mı verilir?