15 Mayıs 2010 Cumartesi

Murat Menteş-Dublörün Dilemması

Dedim ki ona; Murat Menteş'in yeni kitabını merak ediyorum, eskisini de unuttum zaten. Sonra bir kutu geldi Türkiye'den. Hem Dublörün Dilemması hem Korkma Ben Varım vardı içinde.

Kitabın taze zamanlarında hevesle elime alışımı hatırlıyorum. Arkadaşım seveceğimi söyleyerek bıraktı elime kitabı. Minibüse binince bir süre kapağına baktım. Onu yeterince beğenince açtım: Cüneyt Arkın'ın "Sıkı Dur Geliyorum" filminden, "Canımın içi böyle şeyler yalnızca romanlarda olur." Sonra "İçindekiler" kısmına baktım. İçindekileri olan, içindekileri okumak bile eğlenceli olan bir roman. Seveceğim, dedim.

Kitapta sanırım en çok isimleri sevdim: Nuh Tufan, İbrahim Kurban, Umur Samaz, Ferruh Ferman. İkinci olarak benzetmeleri sevdim. Kitap boyunca hep çok eğlendim, keyflendim. Yine okudum, yine eğlendim. Aman yahu özenmiş Palahniuk'tan diyenlere de inanmayın derim. Menteş'i hep özgün buldum. Hep iyi değilse de özgün. Sırf bu yüzden okumak lazım.

"Böylesine yaşlı ve şişman birine, üstelik bir asır önce, Tuğçe adını hangi ileri görüşlü zat vermişti acaba?"

"Ah benim anonim okurlarım; bazen yolda ya da herhangi bir yerde bir tanıdığınıza rastladığınız fakat o esnada kendinizi hazır hissetmediğiniz için ya da başka bir nedenle o kimseyi görmezlikten geldiğiniz vaki değil mi? Peki daha sonra o kişiyi sahiden gördüğünüzü teyit edecek bir araştırma yapıyor musunuz? Hayır, buna gerek duymuyorsunuz. Çünkü daima gözlerinize inanıyor ve nedense kendinize fazlasıyla güveniyorsunuz. Görmeyi reddettiğiniz o kimse ya bir hayalden ibaretse? Ya olmayan birine karşı bilinçli bir körlük içindeyseniz?"

"Zavallı Dracula! Karizmatik vampirin soyu kurumuş! Draculalık babadan oğula değil babalıktan evlatlğıa geçiyor! Taşıma kan ile değirmeni döndürmeye çalışıyorlar. Takma dişli; Bermuda şortu ve Hawaii tişörtü giyen, antika tozu yutmuş, kel ve ağzı sarımsak kokan canavarın albino bir evlatlığa hayır diyemeyeceğini düşünüyorum.Üstelik ben onlar gibi ne işi hafife alırım ne de pişkiliğe vururum. Siyah takımımı ve ütülü pelerinimi giyer, her sabah mahzendeki tabutuma uzanır, sarımsaktan uzak durur, yarasalarla konuşur, dişlerimi sivriltir, güneşten kaçar, geceleri insan avına çıkar ve kan içerim! Vampir yarasalar, dört ayaklı hayvanların kanını emer ve bir çorba akşığı kanla doyarlar; ben iki ayaklı hayvanları tercih eder ve her gün sekiz litre marjını doldururum. Vampir yarasalar, diyelim bir ahıra dalıp bir atın kanını emdiler mi, gelecek sefer yine aynı ata hücum ederler. Ben çeşitleme yaparım, emperyalist bir vampir olurum. "

Hiç yorum yok: