5 Nisan 2011 Salı

Sevda Dolu Bir Yaz- Füruzan

Hasta hasta yatıyorken gözüme kestirdiğim kitabın bu olması, bana kaderimin bir oyunu idi sanırım. Zaten burnum akıyordu, gözlerim yaşarıyordu. Böyle bir günde Füruzan okuyup ağlamaya ne gerek vardı, bilemedim.
Önümüzdeki birkaç gün Şemsigül Şehrazat'ın dünyasından ayrılamayacak kadar girdim kitabın içine. Elimden bırakmadan, hatta kalkıp su bile içmeden okudum bütün kitabı. Çok hızlı okumadım elbette. Sevdiğim bütün kitaplar gibi olabildiğinde yavaş ilerledim.

Kitapta Füruzan'ın hikayelerini yine kadınlar ve çocuklar üzerinden kurmasının yanı sıra dikkatimi çeken kokularla kurduğu bağlantılardı. Herkesin, her şeyin kokusu ile içinde bulundukları durum arasındaki ilişki ve sırf bununla bile her şeyi anlatabilecek olması şahane. Çok dikkatli, ayrıntıcı, fakat yalın.
Siz de okusanız, hep birlikte hüzünlensek.

Kitapta iki hikaye var:
Sevda Dolu Bir Yaz
Yaz Şarkıları (Birinci Yaz Şarkıları-İkinci Yaz Şarkıları)

"Babamla geçen tren yolculuğumu, sıkıntılı, kasvetli zamanlarımda, hatta düğünümde bile düşünmüşümdür.
Bana düğün de yaptılar elbette.
Ayaklı Singer dikiş makinem de çeyizimdendir."

"Bir ara gözleri bana rastladığında, kimsenin seçemeyeceği çabuklukta, kışkırtıcı bir göz kırpmayla, kaçamak bir şekilde gülümseyiverirdi.
Beni severdi, biliyor musun severdi, sahiden severdi."

"Bir de 'gençler birbirlerini görsünler' dendi.
Aman bilsen babanın nasıl da bembeyazdı elbiseleri. Ayakkabıları da öyle.
Denizaltıcı.
Boyu boyuma göre uzun, çenesi güzel bir adam. Denizgediklisi.
'Olur efendim' dedim. Ne diyecektim ki...
Evlendik."

"O fotoğrafı yıllar sonra bulduğumda yanağımı dedemin eline dayadığımı, bileğime bağlı balonun resmin dışında kaldığını, kıpkızıl kağıt bayrağımın da her şey gibi renksiz çıktığını görmüştüm."

"Daha neler! diyor annem; birlikte Arapları, siyahileri uğurlu saydığımızı, büyüklerimizin hayırlıdırlar dediğini nasıl hatırlamayız? İsmet Paşa'nın iğnecisi ya da Gazi Paşa'nın iğnecisi denen bir Arap Bey vardı hani, onu görür görmez sevinir, uğurdur diye niyetlerimizi hemen dua edip tutmaz mıydık?"

"Bunların tümünü filmlerde görmüşler. Anlattıkları Amerika yoksulluğun, çirkinliğin kesinlikle olmadığı bir ülke. Filmlerdeki erkek yıldızların yakışıklılığını, dünyalar güzeli kadın yıldızların hiçbir yanlarında kusur olmayışını, bıkmadan şaşkınlıkla yineliyorlar."

"Ağlamaları, hüzünleri, kahkaları, yeniden eksiksiz andıkları günlerin yalın mutluluğuna tanıklık ediyor."

"Bunun genç kadın kokusu olduğunu düşünüyorum.
Çünkü anneannem daha çok aksabun, kaynamış ıhlamur kokuyor."

"Bezgin, vaktinden önce yaşlanmış anneler, kışın soğuktan korunmaları için birçok kumaş yığınının, eklenmiş yünlerin oluşturduğu şeylerle üst üste giydirilen hantal görünüşlü, nezleli sıska çocuklar, evlerine döner dönmez bağırmaya başlayan babalar, herkes uykuya çekildiğinde gecenin ağırlığını sıklıkla bozan öksürükler.  Tan yeri ağarmadan başlayan iniş çıkışlar.
Bir bizden ses çıkmıyordu.
Bundan ötürü annemle komşuluk kurmaya kimse yanaşmıyordu. O ise bunun hiçbir zaman ayrımında değildi."

Kitapta bahsi geçen, söylenen şarkılardan biri:
Kalbim yine üzgün seni andım derinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
Üzgün ve kırılmış gibi en ince yerinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden

Hiç yorum yok: