3 Kasım 2010 Çarşamba

İle-Oruç Aruoba

Tam olarak ne idi konumuz emin değilim. Bu kitaptan bahsettik. Sevdiğimi söyledim. Sonra bir süre e-mail ile bu kitaptan parçalar okudum. Boston'da idim ve kitaba ulaşma şansım yoktu. Geldim. Bu kitap da hediye olarak bana geldi.

Hasta hasta yatarken, bir çiftin (sevgili mi demeli?) mektuplarını okumak keyifli. Keyifli derken aslında "melankolik ruh halimi ne de güzel besledi" demek istedim. Aruoba, mektup yazarken "hani böyle demiştin ya" ve "ben de sana böyle demiştim ya" gibi cümlelerle zaten arada geçenleri de anlatıyor. Başından sonuna bir ilişkiyi her şeyiyle görüyoruz o sebeple kitapta. Üstelik sadece olanlar ve hisler anlatılmıyor. Konuya ilişkin ne varsa didik didik ediliyor. Böyle okurken çok güzel de, düşününce bilemedim; söylediğim her şeyi böyle inceleyen bir adama dayanabilir miydim.

Kitabı okurken noktalama işaretlerine fazla takılmamaya çalışın.

"Her içtenlik çabası, gidiyor, dolambaçlı ilişkilerimizde kurduğumuz sahteliklere çarpıyor- sana bunun için yazmağa çalışıyorum (konuşmalar her zaman sahteliğe, yapmacıklığa, çünkü geçiciliğe açıktır; oysa yazı, kalır.)"

"Arada bir seni aramak geliyor içimden, ama bu isteği bastırıyorum: Senin beni araman gerek. -Nedenini biliyorsun..."

"İlişki o iki kişiyi gerektiriyor; ama o iki hiçbir zaman (pek ender bile dememeli mi?) tam o kişiler olarak gelemiyorlar, giremiyorlar, ilişkiye: her birinin bir sürü yükü var, taşıması gereken; bir sürü yüzü var, takınması gereken. Kendi dışındakiler, bir de sahtelikler geliyor, giriyor ilişkiye."

"Aradın, ama ben doğru-dürüst konuşamadım. "Etrafında birileri mi var? diye sordun-doğru bildin.
Çünkü konuşma biçimim, senin ile benim, yanyana, başbaşa olduğumuzdaki biçim değildi.
İlişkide öyle olur, biliyorsun: Gerçek, sahici, som bir; ilişki oluşuyorsa iki kişi arasında, her birinin konuşma biçimi de ona uygun hale gelir: gerçek, sahici, som olur o da; başka hiç kimseyle konuşmadıkları bir biçimde ama tam da kendi oldukları biçimde, konuşmağa başlarlar kişiler, birbirleriyle- dilin, yalnızca anlamını, ya da göstergeler düzeneği'ni (!) değil, biçimini bile belirlemeğe başlar ilişki."

"Şöyle de düşünmüştüm: "Kişi daha kendi varoluşundan kuşkuluysa, nasıl edebilir de gidip öteki kişiyi bilebilir; gerçekten tanıyabilir?!-"
Sonra şöyle: "-Ama başka yolumuz yok- olmamalı: hep, bunu denemek; kendimizi de ötekini de, 'gerçek' kılmak..."

"zaten söylenecek bir şey
de kalmadı
artık:
bağışla
beni."

1 yorum:

medgallis dedi ki...

mevzuyu uzatmiyor, direk 'yurume' diyorum.
nedenini anlayacaksiniz.