Tek sebebim Küçük Prens dışında bir kitabını okuma isteği idi. Kitabı okuyalı bir yıldan fazla bir zaman olsa da aklımda kalan şeyler olması beni şaşırttı. Sanırım kitabı okurken yazarın gerçekten de işinin pilotluk ve savaş sırasında savaş pilotluğu olduğunu öğrenmem etkili oldu.
Çıktığı bir görevi gerçekleriyle, hayalleriyle anlatırken biraz da öğrenciliğini anımsamış. Savaş karşıtı diyebilir miyim diye düşünüyorum. Diyemem.
Çıktığı bir görevi gerçekleriyle, hayalleriyle anlatırken biraz da öğrenciliğini anımsamış. Savaş karşıtı diyebilir miyim diye düşünüyorum. Diyemem.
"Ne büyük hazla gömülüp gidiyorum güvenlik dolu çocukluğuma! Çok iyi biliyorum: Önce çocukluk, okul, arkadaşlar var, sonra sınav günü gelir çatar. Sonra diploma günü. İnsanın, heyecandan kalbi küt küt atarak bir eşiği aştığı gün var; bu eşiğin dibinde öğrencilik biter, adamlık başlar. O zaman, ayaklar yere daha bir sağlam basar. Bir yol seçilmiştir artık. Bu yoldaki ilk adımlar. Daha sonra, silahlar sahici düşmanlar üstünde denenecektir. Pergel, cetvel ve gönye, bir dünya kurmak ya da düşmanları yere sermek için kullanılacaktır. Oyun dönemi sona ermiştir!"
"Komutan’ın inceliği, Israel’i getiriyor aklıma. İki gün önce, haber merkezinin penceresine yaslanmış sigara içiyordum. Israel hızlı hızlı gidiyordu. Burnu kızarmıştı. Kıpkırmızı, tam bir Yahudi burnu. Birden dikkatimi çekti Israel’in kırmızı burnu.
Burnunu seyrettiğim bu çocuğu, Israel’i gönülden severdim. Bizim grubun en yiğit pilotlarındandı. En yiğit, e alçakgönüllü pilotlarından biri. Yahudi korkaklığını o kadar çok işitmişti ki, yiğitliğini bile korkaklık diye görüyordu sanırım. Oysa yenmek, ancak çekingenlere vergidir."
"Ve tabii akşam, Israel’in dönmesinden umudu kestiğimiz zaman, hiç mi hiç kıpırdamayan bir yüzün ortasında, adeta üstün bir yetenekle, düşüncelerin en derinini dile getiren o burnu hatırladım. Eğer Israel’e uçuş emrini ben vermiş olsaydım, o burun, uzun süre, bir vicdan azabı gibi içime çökerdi. Israel, emri aldığı zaman, “Evet komutanım. Başüstüne komutanım, Anlaşıldı komutanım”dan başka bir şey dememişti elbette. Israel’in yüzündeki kaslardan biri bile kıpırdamamıştı. Ama burun, insanı ele verircesine, döneklik edercesine, hafifçe kızarmıştı. Israel yüz çizgilerine dilediğini yaptırıyor, ama burnunun kızarmasına engel olamıyordu."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder